Merhaba, benim adım Ayşe. 36 yaşında, 1.70 boyunda, 54 kilo, koyu ela gözlü, açık tenli ve açık kumral, 2 çocuk (bir kız, bir erkek) annesi, 9 yıllık evli ve yoğun çalışan bir kadınım. Ve ben bir Ex Nemfomanım! Gündelik hayatımda eski bir Nemfoman olmanın izlerini halen taşıyor olsam da, tedaviden önceki halime kıyasla çok daha fazla Otokontrole sahibim. Fakat tedavi öncesi hayatımın travmatik anıları vicdanımı rahatsız ediyor. Onunda ötesinde vicdanımı asıl rahatsız eden; hatırladıklarımın beni, neredeyse aynı derecede etkilemesi ve heyecanlandırması. Sanırım yakın tarihli uzun tedavim, ancak kendimi kontrol edebilmek konusunda yardımcı oldu bana. Hissettiklerim ve arzuladıklarım pek değişmiş değil. Sonuçta problemim; sadece hormonal bir sorun değil, son derece dengesiz geçmiş bir çocukluğun dışa vurumuydu. Ve Psikoterapiler, sanırım bilinçaltımdaki asıl nedenlere çok az çare olabildi.
Öte taraftan da, bir sürü erkek kuzenin olduğu bir ailenin en küçüğü ve tek kızı olmak yeteri kadar zordu zaten. Sürekli prenses gibi el sütünde tutulmam ve her istediğimin anında yapılması, haddinden fazla şımarık ve Narsist bir karakter geliştirmeme neden oldu. Ama bunun suçunu kimse bende göremez sanırım. Kabul ediyorum; ailem, iki taraftan da oldukça varlıklıydı ve herkes ailenin tek kızının, belki de sahip oldukları imkanlarında ötesinde mutlu olmasını istiyordu. “Bahsettiğin zorluk bunun neresinde?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim! Ama bu durum olabilecek en ters şekilde geri tepti. Verilen aşırı değer kendimi gerçekten bir prenses sanmama neden olsa da, belli bir yaştan sonra bu aşırı değer; üzerimde çok büyük bir yük hissetmeme ve saçma sapan şeyler yapmama yol açtı. Aslında olan; basit bir denklemi eşitleme çabasıydı. Verilen aşırı değeri bir şekilde dengelemem gerekiyordu ve buna ne zaman karar verdiğimi tam hatırlayamasam da; en kısa yolun cinsellik olacağı sonucuna vardı alt bilincim…
Sanırım daha 16-17 yaşlarındayken başlayan hormonal dengesizlikler sebep oldu böyle bir karar almama. Ya da ben öyle sanıyorum, çünkü bu kararı bişinçaltımın nasıl ve neden aldığı hakkında en ufak bir fikrim yok! Sırayla gelişen bazı olaylar, zaten çok düşük olan Otokontrolümün de yardımıyla işlerin çığırından çıkmasına neden oldu. Daha küçükken oynanan evcilik veya doktorculuk gibi oyunlarda bile, normalde sergilenen karşı cinsi keşif faaliyetlerinden daha fazlasını yapardım. Çevredeki ve sokakta birlikte oynadığım erkeklerin hemen hemen hepsi, benimle oynayabilmek için neredeyse birbirleriyle kavga ederlerdi.
Eteğimi kaldırıp, külotumu indirmek ve karşımdakinin bacak aramla ilgilenmesine izin vermek çok sıradan gelmeye başlamıştı bir zamandan sonra. Elbette aynısını karşımdakinden de beklerdim ve bir oyuncakla oynar gibi oyun arkadaşımın küçük pipisiyle oynamak çok zevkli gelirdi bana. 16-17 yaşlarıma geldiğimde; yaşça büyük erkeklerin benimle ilgilenmelerinin daha zevkli olduğunu keşfettim. Fakat bir sorun vardı; ailemdeki erkeklere benzemeyen, yani bana kendimi bir prenses gibi hissettirmeyen erkekler beni daha çok cezbediyordu. Ailemdeki, rol modeli olarak görebileceğim bütün erkekler; nazik, çoğunlukla açık kumral ve hatta sarışın, bakımlı ve nasıl konuşmaları gerektiğini bilen erkeklerken, beni heyecanlandıran erkekler bu tanımların tam zıttı olan erkeklerdi. Kaba saba, genelde esmer ve aşırı kıllı, bıyıklı veya sakallı, kültürsüz ve doğru dürüst düşünüp hareket etme yetisinden yoksun adamlardı kasıklarımın karıncalanmasına neden olanlar…
Daha da basit anlatmak gerekirse; aklınıza gelebilecek en klişe magandalar ve hanzolar! Onların bana yakın olmaları, dokunmaları; bacaklarımın titremesine neden olurdu. Büyürken çevremdeki bütün erkeklerin beni üstün bir prenses gibi görmelerine alışıktım, ama bu kaba saba adamların beni bir eşya veya değersiz bir mal gibi görmeleri; hatta sadece cinsel tatminleri için bir araç olarak görmeleri, içimde kelebeklerin uçuşmasına neden oluyordu. İtiraf etmem gerekirse; bunu ilk hissettiğim zamanlar, hissettiklerimden korkmuştum. Fakat kendimle mücadelem kısa sürmüş ve ilkel benliğim fazla da uğraşmadan kararlarıma hakim olmuştu…
Lisede, okulun en beğenilen ve yakışıklı çocuklarının ilgisi bile beni fazla etkilemezken; benden yaşça çok daha büyük öğretmenlere, veya hademelere, bugünkü okullarda giyilen eteklere kıyasla çok daha uzun olan, pileli okul eteğimin altından bacaklarımı, kasıklarımı, hatta iç çamaşırlarımı göstermek; onlarında baktığını ve beğendiklerini görmek; beni çok daha fazla mutlu eden ve heyecanlandıran bir durumdu. Hayatımın o döneminde de yeteri kadar saçma sapan ilişkim oldu. Ama o dönemler reşit olmadığım için bunlardan bahsetmeyeceğim. Ama kısaca; hayatımın sonraki dönemlerinde yaşadıklarımın temelleri o zamanlarda atılmıştı desem kesinlikle yanlış olmaz.
Liseyi bitirip, üniversiteye başlayacağım zaman ailemin tek istediği beni yurtdışına yollamaktı, ama benim, klişe erkeklerimden uzaklaşma gibi bir niyetim yoktu! Yaşım 18 olur olmaz, ailemi çokta fazla ikna etmeye gerek duymadan kendi evime çıktım. Ve zamanının o saçma sapan Üniversite sınavında, çokta zorlanmadan yüksek bir puan alıp, tek tercih ile istediğim okula ve bölüme girdim. Ankara’da, bütün Türkiye’de gayet iyi ünü olan özel bir üniversitede işletme bölümüne girdim. Zaten işlerin iyice hızlanıp kontrolden çıktığı dönem de bu dönemdi. Benim kadar olmasa da; cinsel dürtüleri ve hazları hemen hemen aynı derecede sıra dışı olan küçük bir grupla kısa sürede kaynaşarak; akla hayale gelmeyecek uç şeyler yaşamaya başladım. Ve bu durum tedavime kadar sürdü.
Anlatacağım hikayeler; saçma sapan, rezilliklerle dolu, çoğu erkeğe cinsel açıdan iştah kabartıcı gelse de, son derece sefil bir hayatın anlatımı olacak. Sanırım yeni bir terapi olarak hikayemi anlatacağım ve elimden geldiğince kısa aralıklarla, kronolojiye sadık kalarak yaşadıklarımı paylaşacağım.
Hadi bakalım! Faydası olacak mı?