Slm adım Eser, 32 yaşındayım. Karım 28 yaşında, esmer ve zayıf biri. 3 aylık evliyim. Ispartanın köylerinden birinde kaynanamla beraber yaşıyoruz. Yani anlayacağınız İçgüvesiyim. Kaynanam 55 yaşında, fakat 40 yaşlarında gösteren, kumral, kapalı bir kadın. Kızını benimle evlendirirken borçlanmış, ödeyebilmek için Antalya’ya gidip çalışmayı düşünüyordu. Kaynanam bağ bahçe işleriyle meşgul, maddi durumu pek iyi sayılmazdı. Kayınbabamı 2 yıl önce kaybettikten sonra dahada zorlanmaya başlamıştık. Evlendiğimde karım duldu, görücü usülü ile evlenmiştik. Hiç sormadım, ama geçmişi de pek iyi sayılmazdı, eski kocası onu satmış diye söylentiler vardı.
Elma toplama zamanı gelmiş, yakın ilçedeki Elma bahçelerinde çalışacak adam aranıyordu. Kaynanam, “Üçümüz gidelim, para kazanırız.” deyince, “Olur.” dedim. Karım pek memnun olmasa da kabul etti. Elma bahçesinin sahibi köye kadar araç yollayıp, o araçla gidecektik. Pazar günü köyden 40 kişiyle, 2 ayrı arabada 20’şer iki grupla Elma bahçesine vardık. Bahçe sahibi Halil diye, 50 yaşlarında, iri yarı, göbekli, kaba sesli biriydi. Yapılması gerekenleri anlatıp, kahvaltı yerini gösterdi. Kahvaltı yaparken isimlerimizi yazıp bahçeye gittik.
Üçer kişilik ekipler halinde, birer ağaca başladık. Kaynanam ve karım alttaki dallardan toplalarken, ben merdivenle uçlara çıkıp topluyordum. Bahçe sahibi sürekli etrafımızda gezinip kontrol ediyor, bizimköylü Cemal amcaya bizi gösterip, bizim hakkımızda birşeyler soruyor, o da elini ağzına tutmuş anlatıyordu. Halil yanımıza gelip, kaynanama bakıp duruyor, ne kadar zengin olduğundan, karısının yıllar önce öldüğünden, yanlızlığın bir erkek için zor olduğundan bahsedip, sohbet etmek istiyordu. Kaynanam da, ben varım diye olsa gerek, pek konuşmuyordu. Öğleye doğru kaynanam karıma, “Uzaklaşalım da su dökecem, benimle gel.” dedi ve uzaklaştılar. Ben de ağaçtan onlara bakıyordum. Hemen arkalarından bahçe sahibi de yavaş adımlarla gidince, şüphelenip ağaçtan inerek, ben de peşlerinden gittim. Halil ilerde çökmüş, saklanır gibi, bir yere bakıyordu. Derken ayağa kalktı. Kaynanam ve karımı gördüm, geliyorlardı. Halil önlerine geçerek, kaynanama, “Bak sen de dulsun, ben de. Seni beğendim, ne dersin, bir kere verirsen sana 10 yövmiye veririm!” dedi.
Kaynanam da, “Manyakmısın sen be adam? Kızımın yanında olmaz!” dedi. Halil, “İstersen kızına da 10 yövmiye veririm, tazecikmiş. Ben birşeyi istedim mi alırım, zorla dersen o da olur!” dedi. Kaynanam, “Damadım merak eder, biz senin bildiğin kadınlardan değiliz, çekil de çalışalım!” dedi. Halil de, “Öyle olsun! Ben yapcağımı bilirim!” diyerek gitti. Ben tekrar ağaca döndüm. Arkamdan kaynanamla karım geldiler, aralarında konuşarak çalışmaya başladılar. Karım kısık sesle, “Yarın gelmeyelim, ben tanıyorum bu tipleri!” dedi. Kaynanam da, “Ben rahmetliye söz verdim, istesem de yapamam!” dedi. Karım, “Adam inatçıya benziyor, bir fenalık yapmasın?” dedi. Kaynanam da, “Korkma, kaba gürültü hepsi, herkesin içinde birşey yapcak hali yok ya! Senetler olmasa bir dakika durmazdım. Aman yine de dikkat et, Eser duymasın!” dedi.
Derken öğlen oldu. Yemek yedik. Halil Cemal ile birşeyler konuştuktan sonra, kaynanama ve karıma, “Siz içerde diğer kadınlarla elma seçin!” dedi. Bana da, “Sen de yine ağaçta, başkasıyla çalış!” dedi. “Olmaz!” desem de, “O zaman hepiniz bırakın gidin!” dedi. Mecburen kabul ettik. Ben ağaca, kaynanamla karım da ilerde, büyük, eski saç kaplama barakaya, elma seçmeye gittiler. Yarım saat sonra Halil de gitti barakaya. Aradan 10 dakika geçmeden Cemal de barakaya girdi. Ben şüphelenmeye başladım, ama kötü birşey olmasına da ihtimal vermiyordum.
İstirahat molası verilmesiyle, ben hemen barakaya arkadan yaklaştım. İçerden hıçkırık, ağlama ve ‘Şap, şap, şap!’ sesleri gelince, ‘Ne oluyor?’ diye, barakadaki bir delikten baktım. Gördüklerim karşısında şok oldum! İçerde sadece 2 kadın vardı, kaynanam ve karım. İkisinin de ağlamaktan gözleri şişmiş bir haldeydiler. Halil kaynanamı, Cemal de karımı, elma kasalarının üstünde domaltmışlar, hem sikiyorlardı, hem de ellerinde Cameralı Ceptelefonlarıyla kaydediyorlardı! Öylece dondum kaldım, kıpırdayamıyordum. Kan beynime sıçramıştı, içeriye dalıp ikisini de öldürmeyi düşünüyordum. Tam o esnada arkamda birisinin olduğunu hissettim. Dönüp bakacaktım kim diye, ağzıma elini kapayarak, boğazıma bıçağı dayadı ve “Şşşşşt, sesini çıkarma!” dedi. Bu Halilin oğlu Musa idi. “Sesini çıkarırsan keserim! Babam sanırım içerde kaynananı sikiyor?” diyerek delikten baktı ve “Ooooo, Cemal de karını sikiyormuş ya!” dedi. Halilin oğlu delikten bakarken ben sadece içerde geçen konuşmaları duyabiliyordum. Halil Cemale 2 yövmiye sözü verip, “Sana, zorla da olsa sikerim dedim, değil mi!” diyordu. Pezevenk Cemal de, “Sağolasın! Nasıl, dediğim kadar varmış değil mi? İstersen değişelim, birde bunun tadına bak!” dedi. Halil de, “İdare eder, şu oruspuyu bir dölleyim de, bakarız…” dedi. Cemal, “Aman sakatlık olmasın, ben dışına akıtacam!” dedi ve hayvan gibi böğürmeye başladı, Pezevenk galiba boşalmak üzereydi…
Musa elini sikime atıp yokladıktan sonra, “Bak bak, sizinköylü Cemalin yarak seninkinden nekadar büyük!” diyerek kafamı deliğe yanaştırdı. Delikten baktığımda, Pezevenk Cemal karımın götünün üstüne boşalmış, yarağını karımın şalvarına siliyordu. Pantolonunu çekip toparlanırken, karım da kendini yere attı. Halil ise halen kaynanamı sikiyordu. Kaynanam, “Yeter artık, damadım gelir belki!” dedi. Halil de, “Gelirse gelsin!” diyerek ve hayvan gibi hırlayarak kaynanamın üstüne abandı kaldı. Az bekleyip, “Cemal sen dışarda bekle, kimse gelmesin!” dedi ve toparlandı. Kaynanama da elindeki Ceptelefonunu gösterekek, “Artık yarın devam ederiz, yoksa bu görüntüleri herkes görür! Yarın gelirken ikiniz de uzun etek giyin gelin, altınızda birşey olmasın, amınızda kıl dahi olmasın! Şimdi gidin çalışın!” dedi ve çıktı.
Musa da bana, “Babam her sene bir karıyı siker ve bol para verir siktiği karıya, şanslısın, kaynanan zengin olacak!” dedi. Ben şaşkın haldeydim, ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Musa elini ağzımdan çekip, kolumdan sürükleyerek tehna bir yere doğru yürüdük. Bana elindeki bıçağı göstererek, “Eee, ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi. Ben de, “Hepinizi öldürecem!” dedim. Musa da, “Öldürecen ha? Geçen sene babam yine aynı yerde 30 yaşlarında bir kadını zorla bağırta bağırta sikti. Kadın gitmiş kocasına anlatmış. Ertesi gün kocası geldi, o da senin gibi hepimizi öldürecekti güya, daha elini kaldıramadan kafasına odunu yedi. Kendine geldiğinde, elleri bağlı bir şekilde, karısının sikildiği yerde babam onu götünden sikiyordu. Karısı da karşısında ağlayarak kocasının sikilmesini seyretti. Babamdan sonra, bizim elemanlarla, 8-10 kişi daha siktik adamı, götünü boruya çevirdik! Adam sonra karısıyla birlikte memleketi terketti. Yani diyeceğim şu: Öyle, asarım keserim diye düşünmeyeceksin, görmezlikten geleceksin. Hem para sıkıntınız da olmaz!” dedi ve elime 100 Lira sıkıştırdı, “Yoksa seni de kaynananın ve karının önünde sikeriz, ibne yaparız! Hadi şimdi git işinin başına!” diyerek gitti.
Sersem gibi olmuştum, nasıl çalıştığımı bilemez halde akşam oldu. Arabaya binerken kaynanamın ve karımın yüzleri kıpkırmızı, kafaları öndeydi. Pezevenk Cemal de bizimle aynı arabadaydı ve pis pis sırıtıyordu. Eve geldiğimizde kimseden çıt çıkmıyordu. Dışarı çıkıp, bira almak için bakkala gittiğimde, Pezevenk Cemal da oradaydı. Birer bira alıp çıktık, tepede oturduk epeyce konuştuk. Cemal bana, “Bak bana kızma, belki bilmiyorsun ama, karını senle evlenmeden önce de çok siktim. 50 Liraya sikiyordum hep, gerçi bu sefer bedava oldu ama, neyse. Bak iyi dinle beni, bunlar belalı, sakat birşey yapmaya kalkışma, bırak sıkılıncaya kadar siksinler!” dedi. Gece 11 gibi eve döndüğümde ışıklar sönüktü, kaynanam salonda uyuyordu. Yatakodamıza gittim, karım da uyumuştu. Banyo yapmış, saçları mis gibi kokuyordu. Yattım, ama uyuyamadım. Karım sayıklıyordu, “Cemal yapma! Annemin yanında olmaz!” sayıklamaları ile sabahı etmiştim.
Sabah evden çıkarken, kaynanamla karım, Halil’in istediği gibi uzun etekler giymişlerdi. Bahçeye vardık, kahvaltımızı ettik. Cemal bizi araçla, gözden uzakta ayrı bir bahçeye götürdü. Ağaçları yüksekti ve seyrek elmalar vardı. Musa yanımıza gelip, “Siz ilerdeki barakada elma seçin, Eser de kasa çekecek!” deyip, kaynanamı ve karımı barakaya yolladı. Sonra kolumdan tutarak, birlikte barakanın arka tarafına yürüdük. Arka taraftaki küçük pencereden çaktırmadan içeriye bakmamı ve olan biteni sessizce seyretmemi istedi. Kaynanam ve karım boş kasaların üstüne oturup beklerken, içeri Halil girdi. Musa bana, “Bekle ve gör şimdi!” dedi.
Kaynanam, “Elmalar nerede? Çalışmaycakmıyız?” diye sordu. Halil de, “Merak etme çalışacaksınız, ama başka şekilde!” deyip, karımın eteğini beline kadar sıvadı, “Aferin, tertemiz olmuş!” dedi. Birer tane Hap verdi, “Alın şunları yutun!” dedi. Ben Musaya sordum, “Ne Hapı o?” diye. Musa da, “Boşver ne Hapı olduğunu, o hapı yutunca kaynanan sana bile verir, inan bana!” dedi. Kaynanamla karım Hapları yuttular. Çok geçmeden Hap etkisini gösterdi herhalde ki, Halil kaynanama, yere hasırın üstüne sırtüstü uzanmasını ve eteğini beline kadar sıvayıp, bacaklarını açmasını söyledi. Kaynanam ruh gibiydi, söyleneni hiç itirazsız aynen yaptı. Karıma da kaynanamın bacak arasına doğru domalmasını söyledi. Bunlar olurken Musa da yanımda sikini çıkarmış sıvazlıyordu. Karım kaynanamın bacak arasına domalınca, Halil de karımın arkasına geçip eteğini beline sıvayıp, götüne bir iki tokat atıp, parmakladı. Halil sonra da kendi pantolonunu ve külodunu çıkardı. Halilin yarak ta kocaman, kalın ve damarlı birşeydi. Halil yarrağını karımın amına ve götüne sürterken, kaynanam da kafasını sağa sola sallayıp inliyordu…
Halil, “Çok karı siktim bu güne kadar, ama sizin gibisini görmedim! Ananı dün dölledim, bugün de seni dölleyecem Orospu!” deyip, yarağını karımın amına sert bir şekilde, tek hamlede soktu ve pompalamaya başladı. Musa kolumdan tutarak, “Hadi içeri gidelim de yakından bakalım!” dedi. Ben hemen, “Olmaz!” dedim. “Sen bilirsin…” deyip beni orada bırakıp gitti içeriye. Artık daha fazla bakamadım ve olduğum yere oturdum. Bakmıyordum, ama kaynanamın ve karımın barakada çınlayan zevk çığlıklarını duyabiliyordum. Bir süre sonra o zevk çığlıkları hafifledi. Sesler iyice kesilince, Halil bana seslendi, “Eser içeriye gel! Gel bak, karı nasıl sikilirmiş, nasıl döllenirmiş!” diye. Zar zor kalkıp içeri gittim. Kaynanam dörtayak üzerine domalmış bir vaziyette Musa’nın sikini yalarken, karım yere yüz üstü uzanmış, “Harikaydı…” diye mırıldanıyor, amından Halil’in dölleri akıyordu. Halil de kasanın üstüne oturmuş, bir sigara yakmış, sikini mendille temizlemeye çalışıyordu. Ben resmen şoktaydım.
Halil beni görünce, cebinden bir tomar para çıkarıp önüme attı ve “Artık çalışmanıza gerek yok, size bakarım. Fakat, sikim kalktıkça, hem kaynananı, hem de karını sikecem. Oğlum da sikecek! Haberin olsun!” dedi. Musa kaynanamı sırtüstü yatırdı, bacaklarını ayırdı ve amına sokup sikmeye başladı. Bir ara kaynanamla göz göze geldik, kaynanam (Hapın da etkisiyle) zevkten uçmuş bir halde, Musayı kendine çekiyor, bacaklarını havaya kaldırıp Musa’nın amına girmesine yardım ediyordu. Kaynanamı o vaziyette görünce, nedense sikim taş gibi olmuştu. Karım da bu dünyada değildi sanki, domalıp, “Ben doymadım, yarak istiyorum daha!” deyince, ben Halile baktım, acaba karımı yeniden sikecek mi diye. Halil de bana, “Hadi durma sik karını!” dedi. Hemen pantolonumu ve külodumu çıkarıp, karımın arkasına yanaştım ve amına soktum. Karımın amı vıcık vıcıktı. Gördüklerim yüzünden olsa gerek, karımın amına 3-4 kere sokup çıkardıktan sonra hemen boşaldım ve çekildim…
Musa kaynanamın üstüne abanıp kalınca, onun da kaynanamın amına boşaldığını anladım. Musa kaynanamın üstünden çekilip ayağa kaltı, siki halen dimdikti, sonra karımı kaynanam gibi gibi yere sırtüstü yatırıp, bacaklarını omzuna aldı ve karımı sikmeye koyuldu. Bu sefer kaynanam, “Ben de doymadım, yarak istiyorum!” diyerek beni yanına çağırdı. Ben Hap falan almadım, ama sanki ben de bu dünyada değildim, kaynanamı ikiletmeden yanına yanaştım. Kaynanam yarı inik sikimi aldı ağzına ve emerek kaldırdı. Sonra da kendimi kaynanamı sikerken buldum. Ben kaynanamın amına pompalaren, kaynanam, “Daha sert! Daha sert!” diye bağırıyordu. Kaynanamın amına sokup çıkarırken, amından Musa’nın dölleri dışarı sızıyor, dahada heyacanlanıyordum. Kaynanam inleyip titremeye başlayınca geldiğini hissetim. Ben de patladım ve bitkin bir durumda kaynanamın üzerine yığılıp kaldım. Musa halen karımı sikiyor, karım da, “Evet! Evet!” diye bağırıyordu. Galiba karım da gelmişti. Ben kaynanamın üstünden kalkarken kaynanamın yüzüne bakamıyordum. Ayağa kalktığımda, Cemal Ceptelefonuyla bizi çekiyordu. Sanırım ben kaynanamı sikerken de kaydetmişti…
Giyinip çıktım. Barakanın dışında oturup sigara içerken, Halil yanıma geldi ve “Cemal’i sorun etme, sizin köyden çok kadın ayarladı bana. Kaynananla karını temizlenmeleri için eve gönderiyorum, sen de şimdi diğer işçilerin yanına git, öğle yemeği zamanı, kimse şüphelenmesin. Bugünlük çalışıyormuş gibi yap. Akşama oğlumla birlikte sizin eve uğrarız!” dedi. Ben diğer işçilerin yanına giderken, kaynanamla karım da Cemal’in arabasına biniyorlardı. İkisi de çok mutlu görünüyorlardı.
Akşama kadar elma ağaçlarında çalışıyormuş gibi yapıp vakit geçirdim. Akşam diğer işçilerle araçlara binip köye vardık. Eve girdiğimde kaynanamla karım salonda TV izliyordu. Banyoya girip duşumu aldım, akşam yemeğini yedim, ben de oturdum TV izlemye başladım. Kimseden çıt çıkmıyordu. Saat 9 gibi kapı çaldı. Kapıyı açmaya kaynanam gitti ve Halil’in kucağında salona girdi. Arkasından Musa, elinde iki poşet yiyecek içecekle girdi salona. Poşetlerin birinden Rakı ve bir salkım Muz çıkarıp sehpaya koydu, poşetleri elime tutuşturup, “Bardak ve su getir de, bir iki duble atalım!” dedi ve gitti direk karımın yanına oturdu. Ben poşetleri mutfağa bırakıp, su ve bardaklarla salona geldiğimde, Halil yine kaynanamla karıma o Haplardan veriyordu…
Biz birer duble Rakı içtikten sonra, kaynanamla karımın yuttukları Haplar da etkisini göstermeye başlamıştı. Musa karımın dudaklarına yapışıp, elbiselerini parçalarcasına soydu. Halil de kaynanamı soymuş, kaynanama sakso çektiriyordu. Musa karımı bizim yatakodasına götürken, Halil de kaynanamla birlikte, kaynanamın odasına gitmek için kalktılar. Odaya giderlerken Halil bana, “Eser sen de soyun ve yanımıza gel!” dedi. Ben bir duble Rakı daha atıp, soyundum ve kaynanamın odasına gittim. Odaya girdiğimde Halil altta, kaynanamı kucağına almış, hoplatarak sikiyordu. Durdum biraz seyrettim. Sikim kalkmıştı seyredeken. Halil, “Ben amından sikerken, sen de götten yap!” diyerek, kaynanamı kollarından tutup kendine çekerek, kaynanamın götünü domalttı. Yatağa çıkıp sikimi tükrükleyip kaynanamın götüne zorladım. O ana kadar girdiğim en küçük delikti. Üçüncü hamlemle ucu girdi. Hepsini sokmamla, kaynanam feryat etmeye başladı. Fakat 10 dakika sonra alışmıştı. Osuruklar eşliğinde kaynanamın götünü sikip boşaldım…
Banyoya gittim, sikimi temizleyip yatakodama baktım. Musa karımı domaltmış götten sikiyordu. Sanırım karım daha önce de arkadan vermiş olmalı ki, Musanın yarağını zorlanmadan alıyordu götüne. Musa beni görünce, “Gel gel, sen de ağzına ver Orospu karının!” dedi. Yanlarına gidip karımın ağzına verdim inik sikimi. Karım kudurmuş gibi yalayarak kaldırdı, serleştirdi. 5 dakikaya kalmadan karımın ağzına boşaldım. Karım döllerimin çoğunu yuttu, bir kısmını da tükürerek çıkardı. Ben, “Benden bukadar!” deyip, gittim duş alıp salona geçtim. Rakı içip TV izliyordum. Yarım saat sonra karım geldi yanıma, duş almış, bornozla yanıma oturdu. Karıma baktığımda, ne kadar mutlu olduğu yüzünden okunuyordu. “Gittiler mi?” dedim. Karım da gülerek, “Yok, annemi sikiyorlar daha!” dedi…
Daha düne kadar, büyük bir hırsla hepsini öldürmek geçiyordu kafamdan. Ama şimdi kaynanamın ve karımın ne kadar mutlu olduklarını görünce, o düşünceden vaz geçtim. Hem parasal yönden de bir problemimiz kalmamıştı. İtiraf etmesi çok zor, ama bu durumdan ben de memnun sayılırım!